Hakkımda

İstanbul, Türkiye
Av.Dr. Özcan Günergök

14 Eylül 2007 Cuma

SONSUZ DEĞİL AYRILIKLAR

Bu aksam
dostları uğurladım,
Bu aksam
geçmişe yolcuydum.

Bilemezdim
zorluğunu ayrılıkların,
Bilemezdim
tenhada gözyaşlarını.

Neyse ki
kavuşmak da var,
Sonsuz degil ayrılıklar.

Elbet
bir gün hasret de biter,
Neler bitmedi ki hayatta.

Düşün bir geçmişi,
Ne kaldı
yaşananlardan

Acı tatlı anılardan,
Geriye bir tebessüm kaldı. 1998-İstanbul
Özcan Günergök

11 Eylül 2007 Salı

Martılar Denizde Ne Ararlar?

Bundan yüzyıllar önce deniz aşırı, çok güzel bir ülke varmış. Tabi her masalda olduğu gibi bu masalda da o ülkenin bir kralı ve tabii ki bir de prensesi varmış. Prenses dünyalar güzeli bir kızmış. Kralın emri ile her gün prenses dolaşmak için saray muhafızları ile birlikte sarayın dışına çıktığında ona bakmak yasakmış. Halk onun dolaşmaya çıktığı ilan edildiğinde eğilir ve gözlerini kapatır, ya da evlerine kaçışırmış.Onu görmenin bedeli ölümle cezalandırılırmış. Günlerden bir gün yine prenses dolaşmak için çıktığında... Fakir bir köylü delikanlı iradesini yenememiş ve yavaşça başını kaldırıp prensese bakmış ve başını kaldıran fakir delikanlı ile prenses o anda göz göze gelmişler...Tabii ki... Tahmin edeceğiniz gibi fakir delikanlı pensese inanılmaz bir aşkla tutulmuş. Prensesin de o derin bakışlarının boş olmadığını düşünen fakir delikanlı günlerce uyuyamamış ve ölümü bile göze almak pahasına, prensesi bir kere daha görmek için uğraşmış durmuş.
Bu arada fakir delikanlıya da tutulan güzel prenses onun zarar görmemesi için günlerce kendini saraya kapatmış. Sonunda dayanamayan fakir delikanlı her şeyi göze alarak gizlice sarayın bahçe duvarına tırmanmış ve prenses ile bir kere daha göz göze gelmişler. Fakir delikanlı hemen duvardan atlamış ve prensesle konuşacağı anda saray muhafızlarına yakalanmış.Kralın karşısına götürülen delikanlı nasıl olsa ölümle cezalandırılacağını bildiğinden krala prensese duyduğu aşkını anlatmış. Kral ölüm emrini vereceği anda prensesin yalvarışlarına dayanamayarak fakir delikanlıya başka bir ceza vermeyi kabullenmiş. Hemen bir gemi hazırlattıran kral gidilebilecek en uzaktaki adaya bir fener yaptırmış ve fakir delikanlıyı da o adada yanlız yaşamaya mahkum etmiş...
Aradan bir kaç ay geçmesine rağmen prensesi unutamayan fakir delikanlı prensese olan aşkını kağıtlara dökmüş ve martılara anlatmaya başlamış... Artık bütün martılar fakir delikanlının prensese olan aşkından haberdarmış. Sonunda martılar bile fakir delikanlıyı anlamış ve yazdığı mektupları prensese götürmeye başlamışlar...Ve zamanla prensesin de yazmış olduğu mektupları fakir delikanlıya götüren martılar aracılığı ile aşkları iyice büyümüş; ta ki... Bir sabah sarayın bahçesinde kahvaltı yaparken prensesin odasının penceresine ağzında bir mektupla konan martıyı kralın görmesine dek.Tabii korkulduğu gibi olmamış...Ağlayarak kızına sarılan kral, hayvanların bile bu aşkı anlarken kendisinin anlayamadığı için kendisinden utandığını söyleyerek prensese hemen bir gemi göndertip fakir delikanlıyı getirtip kendisi ile evlendireceğini söylemiş. Buna çok mutlu olan prenses hemen fakir delikanlıya bir mektup yazmış ve olanları anlatmış.Tabii bu arada mektubu götürmek için bekleyen martıya da her şeyi anlatarak bütün martıları düğünlerine çağırmış. Buna çok sevinen martı mektubu bir an önce ıssız adaya götürmek için yola çıkmış.Tam yolu yarılamışken yanından geçen bir kaç martı arkadaşına haber verip hepsinin düğüne davetli olduğunu söylemek için gagasını açtığında mektubun düştüğünü farketmiş. Ve mektubu tüm martılar hep birlikte aramaya başlamışlar...Fakat bir türlü bulamamışlar.
Bu arada prensesten mektup alamayan fakir delikanlı, yazmış olduğu mektupları göndermek için bir tek martı bile bulamamış... Biraz ilerisinde uçuyorlar fakat yanına gitmiyorlar ve mektubu arıyorlarmış... Prensesin kendisini unuttuğunu yahut istemediğini sanan fakir delikanlı martıların onun için gelmediğini düşünerek, fenerden kendisini kayaların üzerine atarak intihar etmiş.Ve maalesef kralın gemisi adaya vardığında fakir delikanlının soğuk bedeni ile karşılaşmışlar...İşte o gün bugündür, her şeyi düzeltmek için denizler üzerinde uçan martılar o mektubu ararlar. O mektubu bularak o inanılmaz sevgiyi ve her şeyi geri getiriceklerini sanırlar ve bu yüzden de hep denizler üzerinde uçarlar..

LEYLASININ HABERİ YOKTU

Avare dolaşan bir mecnun görmüştüm
Yağmurla yıkanan İstanbul sokaklarında
Hava soğuktu, ellerim üşüyordu
Gözleri yüklü bulutlar gibi dosttu
Garibim Leyla'sını arıyordu

Sordum, soruşturdum kimmiş
Dediler bir sevdiceği varmış
Diyar diyar, bir ömür onu ararmış

Günler birbiri ardına geçiverdi
Mecnun artık bizden biriydi

Dayanamadı yüreğim, açtım kapımı bir gün
"Gir içeri" dedim "dışarısı kış, kıyamet
Hadi dostum, donacaksın"
Mevsimlerden kıştı İstanbul'da
Güldü, devam etti dolanmaya

Bir sabah kapımda uyur halde buldum onu
"Uyan dostum gün doğdu
Kapılma" hemen "umutsuzluğa"
Yeni günde yapacağın çok iş var.

Anladım ki uyanılmaz uykudaymış
Gözlerimden yaşlar döküyordum mecnuna

Haber vereyim dedim
Nerede, ne yapardı bilmem ama
Sanırım garibimin aşkından, hayallerinden
Leyla'nın haberi bile yoktu....
22.03.1999 İstanbul 03:56
Özcan Günergök

10 Eylül 2007 Pazartesi

Zinya -2


Bu da kayınvalidemin bahçesinden: Zinya

Japon Gülü -2


Kayınvalidemin bahçesinden bir japon gülü.

USLANMAZ AŞK DELİSİ

Ben uslanmaz aşk delisi
Aşkın bile "kapımdan çektir git "dediği
İstanbul sokaklarında bir romantik serseri
Cüzdanım boş,
Bomboş ceplerim,
Yüreğim dolu,
Dopdolu gözlerim...

Ben uslanmaz aşk delisi
Aşkın bile "kapımdan çektir git" dediği
Gecenin karanlığına sığınmış bir romantik serseri
Sanmayın fakında değilim
Bilirim aşklar yalan
Leyla yalan,
Mecnun çöllerde perişan...

Ben uslanmaz aşk delisi
Aşkın bile "kapımdan çektir git" dediği
Aşk bahçelerini kirleten bir romantik serseri
Ana rahminde işlemişim ilk günahı
Tanrının gücüne gitmiş belli
Değmesem de sevilmeye
Mahkum etmiş beni sevmeye....
22.09.1999 İstanbul 20:56
Özcan Günergök

9 Eylül 2007 Pazar

İrem Kız


Kızım "İrem Barış" bu gidişle bana çok güzel kareler çekme imkanı verecek gibi.